ALLAH'A İBADET
Herşeyin Yaratıcısı olan Allah sonsuz kudret sahibi olandır. Rabbimiz bizi de yaratmış ve Kuran’da Kendisi‘nin istediği şekilde davranmamızı, O’na karşı itaatli olmamızı emretmiştir. Allah’ın bize Kuran’la bildirdiği ve yapmamızı istediği herşey bizim için ibadettir. Namaz kılmak, oruç tutmak, Allah’a şükretmek, sabırlı olmak, dua etmek, güzel davranışlarda bulunmak bu ibadetlerden birkaçıdır.
Ama insanların bir çoğu bu sorumluluklarından haberdar olduğu halde, gerçeği kabul etmek istemez. Çünkü Allah’a karşı itaatli olup, yani O’nun sözlerini dinleyip, istediği şekilde davranmak bu insanların gururuna ağır gelmektedir. Kendilerini büyük ve güçlü gördükleri için Allah’ın sözünü dinlemek istemezler. Kendilerini Allah’ın yarattığını kabul etmeyerek O’na başkaldırırlar. Adeta herşeyi kendileri kontrol altında tutuyormuş gibi kibir ve gurur yaparlar. Hatırlarsanız kitabın başında bir çizgi kahramanın örneğini vermiştik. İşte bu kişiler de aynen onun durumuna düşerler. Vücutlarını, gözlerini, kalplerini, kulaklarını, sağlıklarını, kısaca dünya üzerindeki herşeyi kendilerine Allah verdiği halde O’na karşı nankörlük eder, nimetlere şükretmezler.
Ama bilin ki, bu insanlar çok pişman olacaklardır. Nankörlük ettikleri, çirkin bir ahlaka sahip oldukları için hem dünyada sıkıntı içinde yaşayacak, hem de ölümden sonraki ahiret hayatlarında büyük bir pişmanlığa kapılacaklardır. Dünyada yaptıkları nankörlüğün cezasını ahirette cehennem azabı ile çekeceklerdir.
Pişman olmak ve cehennem azabıyla karşılaşan insanlardan olmak istemeyen her kişinin Allah’a karşı çok şükredici olması gerekir. İşte Allah bizden, önce Kendisi’ne şükretmemizi ve bütün verdiği nimetlere karşılık dua etmemizi istemektedir. O halde, kendi kendine meydana gelmesi imkansız olan bunca güzel ve mükemmel nimetleri çevrenizde her gördüğünüzde hemen Allah’ı hatırlayıp, şükretmeyi unutmayın. Hiçbir güzelliğin farkına varamayan, kıymetini bilmeyen insanların durumuna düşmeyin.
Allah Kuran’da, şükretmek dışında başka ibadetler de yapmamızı emretmiştir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek, Allah’ın belli zamanlarda yapmamızı istediği ibadetlerdendir.
Namaz, insana, Allah’ın yarattığı aciz bir varlık olduğunu düzenli olarak hatırlamasında yardımcı olan, Allah’ın belirli zamanlarda yapılmasını emrettiği bir ibadettir. Allah Kuran ayetlerinde namazın çirkin hayasızlıklardan yani Allah’ın hoşnut olmayacağı kötü davranışlardan arındırdığını söylemektedir.
Oruç da Kuran’da bildirilen bir ibadettir. Allah Ramazan ayı boyunca gündüzleri hiçbir şey yemememizi ve içmememizi emretmiştir. Allah’ın bu emrini uygularken, Rabbimiz’e itaat etmek için açlığa ve susuzluğa sabretmiş oluruz. Bu şekilde nefsimizi eğitiriz.
Zekat vermek ise, insanın sahip olduğu malın bir kısmını, ihtiyaç içindeki insanlara vermesidir. Her ibadet gibi bu ibadeti yerine getirmek de çok önemlidir, çünkü cimri olmamak ve fedakarlıkta bulunmak, Allah’ın sevdiği güzel ahlak özelliklerindendir. Ayrıca zekat insanlar arasında yardımlaşmayı artırır ve insanın ruhunu eğitir.
Dua Allah'a daha yakın olmak için bir yoldur
Allah Kendisi’ne dua etmemize çok önem verir. Bir ayetinde, “De ki: “Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?..” (Furkan Suresi, 77) diyerek duanın önemine dikkat çekmiştir. Bu ayetten anladığımız gibi, insanın Allah Katında bir değerinin olması duasına bağlıdır. Çünkü dua eden insan herşeyi sadece Allah’tan istemiş olur. Allah herşeyin asıl sahibidir.
İhtiyacımız olan herşeyi bizim için Allah yaratır. Örnek olarak yaşamamız için gerekli olan yiyecekleri ele alalım. Sebzeleri, meyveleri, tavukları, inekleri bizim için yaratan Allah’tır. Annenizi babanızı ve diğer bütün insanları yaratan ve işlerini yapabilecek bedeni, aklı, bilgiyi, gücü, kuvveti, sağlığı, imkanı onlara veren de sonsuz kudret sahibi olan Allah’tır.
Daha önce anlattığımız gibi, Allah bu saydıklarımızı bize bir nimet olarak yaratmıştır. Yani aslında siz önünüze konan yemeği Allah’a borçlusunuz. Sonra bu yemeği yiyebilmeyi de Allah’a borçlusunuz. Bunu biraz düşünün. Eğer dişleriniz olmasaydı nasıl çiğneyip yutardınız? Mideniz olmasaydı nasıl öğütürdünüz? Sindirim sisteminiz olmasaydı yemeğin olması bir işe yarar mıydı?
Demek ki, sizin güzel yemekler yiyip beslenebilmeniz Allah’ın izniyle gerçekleşmektedir. Bize bütün nimetleri veren Allah olduğu için oluşmasını istediğimiz bir olay veya elde etmek istediğimiz bir şey olduğunda bunu kendisinden isteyeceğimiz tek varlık Allah’tır. Dolayısıyla biz de her istediğimizi Rabbimiz’e dua edip istemeliyiz.
Bu konuyu daha iyi anlayabilmeniz için bir örnek daha verelim:
Örneğin ışığı yakmak için düğmeye basarsınız. Şimdi ışığı düğme meydana getirdi denebilir mi? Tabii ki hayır. Düğme sadece bir araçtır. Elektriği ileten kablolar da öyle. Allah dünyada bir olayı meydana getirirken hep başka bir şeyi aracı olacak şekilde düzenlemiştir. Suyu yaratmıştır. Barajlarda su aracılığı ile elektrik üretilir. Kablolar elektriği taşır. Ampul ışığa dönüştürür. Ama aslında ışığı Allah yaratmaktadır. Rabbimiz isterse bunların hiçbiri olmadan da ışığı var eder. Ama Allah bizim aklımızı kullanıp derin düşünerek, vicdanımızı harekete geçirerek Kendisi’ne ulaşmamızı ister. Bu şekilde, aklımızın, düşünme yeteneğimizin artarak gerçekleri anlayabilmemizi ister.
Suyun akması için musluğu çevirirsiniz. Ama suyu musluk yaptı ya da borular yaptı diyebilir miyiz? Aynı elektrik düğmesi gibi musluk da sadece bir araçtır.
İşte olaylara bu şekilde bakmayı öğrenmeliyiz. O zaman neden Allah’a dua etmemiz gerektiği de ortaya çıkar. Çünkü herşeyin Yaratıcısı yalnızca Allah’tır.
O’na dua etmemizi, şükretmemizi gerektirecek şeyleri yazmaya kalksak milyonlarca ciltlik kitap olurdu. Bu yüzden çevrenizde bunları önemsemeyen insanların olması sizi sakın etkilemesin. Bu insanlar az önce dediğimiz gibi, akıllarını kullanmadıkları için, düşünmekten kaçtıkları için büyük bir hataya düşmüşlerdir.
Bu insanları bekleyen sonu, Allah bize çok açık şekilde anlatmıştır. İnsanların öldükten sonraki hayatlarında yani ahirette bulunacakları iyi veya kötü ortam işte bu dünyadaki davranışlarına, Allah’a yakınlaşıp uzaklaşmalarına bağlıdır. Her insan, yaptıklarının karşılığını ahirette görecektir.
- Nasıl Dua Edebiliriz:
Allah’ın büyüklüğünü düşünerek, saygı duyarak O’ndan istemek, gönülden yalvarmak dua etmenin önemli şartlarından birisidir. Nasıl dua edeceğimizi Allah bize Kuran’da bildirmiştir:
Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları (Allah'ın sözünün dışına çıkanları) sevmez. (Araf Suresi, 55)
Dua etmek için yer ve zamanın önemi yoktur. Her an Allah’ı düşünüp dua edebiliriz. Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler (anarlar ve O'ndan konuşurlar) ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.
Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 152-153)
Allah, nasıl dua etmemiz gerektiği konusunda bize Kuran’da daha birçok örnek vermiştir. Peygamberlerin dualarının ve geçmişte yaşamış müminlerin yaptıkları duaların bazıları ayetlerde anlatılmaktadır:
(Hz. Nuh) Dedi ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum." (Hud Suresi, 47)
İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin". (Bakara Suresi, 127)
Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin. (Bakara Suresi, 128-129)
Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat. (Yusuf Suresi, 101)
... Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat. (Neml Suresi, 19)
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Al-i İmran Suresi, 26)
(Hz. Musa) Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç. Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz; ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl, kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, Böylece Seni çok tesbih edelim. Ve seni çok zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görüyorsun." (Taha Suresi, 25-35)
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur. Rabbimiz, biz: 'Rabbinize iman edin' diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin." Nitekim Rableri onlara cevab verdi: "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam…" (Al-i İmran Suresi, 191-195)